"Günahları artsın diye mühlet veriyorum!" - Ali İmran 178 tefsiri / Kerem Önder

Veröffentlicht:


“İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar.
Biz, onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.” Ali imran 178

Sözlükte “mühlet vermek, hedefine ulaşması için kişiyi yaptığı işte serbest bırakmak, istediği gibi otlaması için atın bağını uzun tutmak” anlamlarına gelen imlâ kelimesi, burada kâfirlerin dünyada iradelerini serbestçe kullanabilmeleri için kendilerine fırsat verildiğini ifade etmektedir. Bu, Allah’ın bütün insanlık için koymuş olduğu değişmez kanunudur (sünnetullah). İnsanlar bu dünyada kendi hür iradeleriyle tercihte bulunurlar, diledikleri gibi yaşarlar. Ancak yüce Allah burada inkârlarına rağmen kâfirlere böyle bir fırsat vererek onları serbest bırakmasının kendileri için hayırlı bir şey olduğunu sanmamaları gerektiğini, onlara sadece günahlarının artması için mühlet verdiğini, dolayısıyla bunun sevinilecek veya övünülecek bir şey olmadığını haber vermekte ve bu suretle onları uyarmaktadır. Çünkü insan kuvvetli bir imana, güzel bir ahlâka ve iyi bir amele sahip ise işte o zaman yüce Allah’ın ona verdiği fırsat, uzun ömür ve bol servet faydalı olur. Oysa inkârcılarda iman ve imana dayalı güzel amel yoktur. Bu sebeple onların ömürlerinin uzun, servetlerinin çok olması günahlarını artırmaktan başka bir şeye yaramaz. Günahları artıkça da azapları şiddetlenecektir. Bu sebeple yüce Allah onlar için alçaltıcı bir azap hazırlanmış olduğunu bildirmektedir.


“Bu mühlet verme, zamanı uzatmadan ibarettir. Şüphe yok ki bu da Hak Teâlâ´nın fiillerindendir. Âyet, bu mühlet verişin, bir hayır olmadığını açıkça beyân etmektedir. Bu da, Allah Teâlâ´nın hayr ile şerrin yaratıcısı olduğuna delâlet etmektedir.

Hak Teâlâ, bu mühlet verişten maksadın, onların günahlarını, azgınlıklarını ve haddi aşmalarını artırmaları olduğunu açıkça beyân etmektedir. Bu da, küfrün ve isyanın da Allah´ın irâdesi ile olduğunu gösterir.


Bu âyet, Cenâb-ı Hakk´ın bu dünyada kâfirin ömrünü uzatmasını ve onu çeşitli muradlanna ulaştırmasının bir nimet olmadığına delâlet eder. Çünkü Allah Teâlâ, bunlardan hiçbirinin o kâfir için hayır olmadığını açıkça bildirmektedir. Bunun böyle olduğunu akıl da gösterir. Zira birisine zehirli bir hurma tatlısı ikram eden kimsenin, bu ikramı bir nimet verme sayılamaz. Bundan dolayı, Allah´ın kâfire dünyevî nimetler vermesinin maksadı, âhiret cezasını (artırma) olunca, bunlardan hiçbiri gerçekte nimet olamaz. Allah Teâlâ´nın, kâfirlere birçok nimetler verdiğini ifâde eden âyetlere gelince, bütün bu âyetler, o şeylerin zahiren nimet oluşuna hamledilmiştir. Bu âyet ile, o gibi âyetlerin arası ancak, "o nimetler zahiren nimet olup, gerçekte bir belâ ve gazab sebebidirler" denilerek bulunur.” Razi



"Günahları artsın diye mühlet veriyorum!" - Ali İmran 178 tefsiri / Kerem Önder

Titel
Allah'ın hakkı mı üstün, anne baba hakkı mı? – Mektubat 127, 128 / Kerem Önder
Copyright
Veröffentlicht

flashback